Hakkımızda/About Us

Liseli iki yakin arkadas Lara ve Revna uc senedir kesintisiz olarak Istanbul kesiflerine devam eder iken Lara AFS Degisim Programini kazanir, bir seneligine Amerika'nin Charleston sehrinde yasayacaktir.Ancak bu ayrilik maceralarinin ve dostluklarinin bir sonu degil, aksine bir baslangicidir. Revna İstanbul sokaklarinda tirim tirim dolanmayi surdururken, Lara yepyeni bir hayata adim attigi Charleston'daki kesifleriyle Revna'ya meydan okur. Boylece bu iki kafadarin blog uzerinden surdurecekleri kitalar arasi gulunc bir mucadele baslar. Simdi ise aradan iki sene daha gecmis ve bu sefer Lara Fransa'nin Toulose sehrine okumaya gitmistir. Bu yolculuk yeni bir maceranin kapisini daha aralar ve simdi de bu iki arkadasin gerek İstanbul gerek Fransa'daki kesiflerine tanik olup, dostluklarinin renkli anilarini onlarla paylasacaksiniz.

Two high school teens, who are best friends, Lara and Revna were continually exploring the beautiful city Istanbul for three years, until Lara had the opportunity to experience a whole one year in Charleston in the USA by AFS Exchange program. But this separation was not the end of their friendship and explorations, unlike it was a beginning. While Revna was continuing to get around in Istanbul's elegant streets, Lara was challenging her with her discoveries in Charleston. And now, after about two years Lara is going to study in the beautiful city Toulouse in France. This is again another beginning of an adventure for these friends after their funny 'intercontinental' competition. Now their page is dedicated to share the colorful memories of their friendship and their new discoveries both in Turkey and France, especially in İstanbul and Toulouse!

Friday, May 2, 2014

Nymphomaniac Vol 1 Acemi bir eleştiri yazısı

Bu seferki post türkçe olucak çünkü bunu anadilimden başka bir dilde nasıl yazıya dökebilirim bilemiyorum.
Konu : Lars von Trier ve akıl erdiremediğim zekası.

Övgü,
Bir kimseyi övmek yada bir başkası tarafından ne övülmekten hoşlanan bir insan değilim  fakat bu sefer karşımda şapkamı çıkartıcak bir adam var. Lars von Trier, sinemanın Michelangelo'su, Mozart'ı, Einstein'ı demeliyim ona. Bu akşam ülkemizde yasaklanan "Nymph()maniac" filminin ilk bölümünü sonunda izlemeyi başardım ve ilk bölümü bitirir bitirmez bunun hakkında bişeyler yazmalı düşünmeli paylaşmalıyım derken buldum kendimi.



Nymphomaniac; seks düşkünlüğü anlamına geliyor fakat bunun bir saplantı olmasının arkasında yatan birçok şey var. İşte tam bu sırada yönetmenimiz işin içine giriyor. Film seks düşkünü olan Joe'nun hayatını anlatıyor. Seks, onun için iki insan arasındaki duygusal bir paylaşım demek değil bu onun için sadece kendisinin tatmini ve kendi doyumunu konu alan hayati bir aktivite. Filmin ilk bölümü boyunca Joe'nun kendini kötü, günahkar, ahlaksız, normlardan uzak bir kişi olarak Seligman'a anlatmasıyla ilerliyor. Aynı zamanda her dakikada birsürü gönderme ve sembollerin bulundugu İtiraf filmi izleyeninde başının dönmesine neden oluyor. 















Dikkatimi çeken bir çok sembol oldu fakat bunlardan sadece bir kaçını yazacağım.
1)Yıllar içinde büyüyen Joe ve fiziki değişiklikleri ; 
Fiziki ve ruhsal  açıdan her dönemde değişen Joe'larla bu hikaye hayat buluyor.

Çocuk Joe, açık renk gözlü (daha çok gri ve mavi karışımı denebilir) ten rengi ise açık beyaz ağırlıklı, saçları  sarı fakat aynı zamada kumral da denebilecek küçük bir kız. Saf ve temiz.
Ergen Joe, uzun boylu, kahverengi şaçlı, gözleri işe kumrala çalan bir ergen. Her nekadar çelimsiz gözüksede onda gençliğinin getirdiği asilik ve başkaldırının dikkatinizi çekmemesi mümkün değil.
Yetişkinliğe adım atan Joe, ergen Joe'dan tek bir faklı var donuk gözleri gerçi Joe karakteri bana her zaman kapalı bir kutu hissini verdi. Utangaç değil fakat içinde o heycanı göremediğim donuk bir karakter sanki duygusu olmayan bir insan. Bir bitki belikide , rüzgar onu nereye savurursa oraya giden, labirentte kaybolmuş bir ruh denebilir.
Yetişkin anlatcı Joe , işte burada daha önceki hiç bir evreye benzemeyen sanki bir kitap karakterini ezbere anlatan bir karakterle karşıya kalıyoruz. O sadece küçük puzzle parçalarını birleştiren yaralı bir karakter. Fiziki açıdan hiçbir dönemle yakından uzaktan benzerlik göstermeyen bir aynanın kırık yansıması benim için anlatıcı Joe.


2) Sayılar,
Filmde altın oran, Fibonnacci dizisi daha ilk dakikalardan karşımızı çıkan sembollerden biri. Hayat aslında bir matematiktir eğer oranları iyi kurarsan hiç bir zaman hata yapmazsın derler. Altın oran mükkemmel oranı sembol etmez mi? (3+5) bu işlemi ilk olarak Joe'nun bakireliğini kaybederken görüyoruz fakat her nekadar bu altın oranı sembol etsede belkide birçok insan için önemli olan "ilk sefer" Joe için önemsiz halledilmesi gereken bir işten ibaret. Mükkemmellik, -duygu-sallıktan uzak bu kaybediş onun filmin ilerleyen dakikalarında hayatının bir parçası haline gelicek olan bağımlılıgının ilk tohumları oluyor. Aynı zamanda 3 sayısının da büyük bir role sahip olduğunu söylemeden geçersem haksızlık etmiş olurum. Ünlü matematikçi Pitagor için 3 sayısı ; Aracılık, bütünlük, başlangıç, orta ve son, tanrısal güç anlamına geliyordu. Joe içinde 3 sayısının önemli bir yeri var. O her nekadar bir seks bağımlısı olsada (her seferinde başka bir kişiyle birlikte olan biri için bağlılıktan söz etmek güç olur ) fakat o hayatında iz bırakan sadece "3" adamdan bahsediyor buda bende Pitagor'unda tanımladığı gibi tanrısal güç'ün bir sembolü olabilceği alarmları verdi. Joe cinselliği en somut ve yüzeysel açıdan bakan bir karakter olsada bu 3 kişinin anlatımında daha derin bir detay var. Duygu işin içine giriyor ve daha da önemlisi hisler.
3) Haz içinde bulunan bencillik, 
Haz tam olarak kelimelerle anlatılacak bir kavram mıdır ? Sözcüklere dökülebilir mi ? Somutlaştırılabilir mi ? Cevabını bende bilmiyorum bir düşünün. Hayatınınızın en güzel pastasını yiyorsunuz sizinle aynı duyguları aynı anda aynı şekilde kimle paylaşabilirsiniz her nekadar evet paylaşabilirim desenizde her kişi için değisen bir tanımdır haz. İnsana zevk veren şeyleri düşünün benim düşüncelerim sizinkiyle hiç bir zaman aynı olmayacaktır belki aynı düşünceleri paylaşabiliriz fakat bu paylaşım sadece bir ölçüde yeterli olacaktır. Burada da hazın bizlere çok daha farklı bir açıdan anlatıldığu bir durum ile karşı karşıyayız. Bu tatmin anı kişiye özel personel bir olgudur. Bu bencilce olabilir mi ? Yani sadece kendini tatmin etme çabası? Evet her nekadar bencilce yapılan bir davranış desekte sonunda hepimiz kendimizi düşünenen bencil mahluklar değil miyiz ?


4) Insan her zaman yanlız mıdır ?
Yanlız olmak. Tek sayı gibi, bir yada ortada o hep dışarda kalan. Kim o? Adı ne ? Nereden gelmiş? Hepimiz hayatımızın bir bölümünde o tek sayı olmuşuzdur yada birgün olacağız. Aslında böyle geldik dünyada böyle gidiyoruz bir bakıma. Benim için hayat bu uzun serüveni çoğul yapma çabasından ibaret başka bişey değil. Tek olmayı, yanlız olmayı becerebilen insanlara birçok kişi imrenir. Ben onlardan biri değilim çünkü tek olmak bana çoğul olmaktan herzaman daha çok huzur vermiştir. Her nekadar tek sayı olmak kolay değildir. Kimseyle ortak iş yapmak istemezsiniz tıpkı matematikte oldugu gibi kimseye bölünmez, hep yanlızlıga, bitmemiş sonsuzluğa mahkum edilmişsinizdir. Peki yanlızlığa mahkum olmanın eğlencesi nerde ? İşte onu ancak tek olduğunuz zaman anlayabilirsiniz.

Evet bu akşam sanırım bu kadar yazacağım - kalan yarın .
İyi geceler
Lara

For me, love was just lust with jealousy added.” 
— Nymphomaniac (2014)