Hakkımızda/About Us

Liseli iki yakin arkadas Lara ve Revna uc senedir kesintisiz olarak Istanbul kesiflerine devam eder iken Lara AFS Degisim Programini kazanir, bir seneligine Amerika'nin Charleston sehrinde yasayacaktir.Ancak bu ayrilik maceralarinin ve dostluklarinin bir sonu degil, aksine bir baslangicidir. Revna İstanbul sokaklarinda tirim tirim dolanmayi surdururken, Lara yepyeni bir hayata adim attigi Charleston'daki kesifleriyle Revna'ya meydan okur. Boylece bu iki kafadarin blog uzerinden surdurecekleri kitalar arasi gulunc bir mucadele baslar. Simdi ise aradan iki sene daha gecmis ve bu sefer Lara Fransa'nin Toulose sehrine okumaya gitmistir. Bu yolculuk yeni bir maceranin kapisini daha aralar ve simdi de bu iki arkadasin gerek İstanbul gerek Fransa'daki kesiflerine tanik olup, dostluklarinin renkli anilarini onlarla paylasacaksiniz.

Two high school teens, who are best friends, Lara and Revna were continually exploring the beautiful city Istanbul for three years, until Lara had the opportunity to experience a whole one year in Charleston in the USA by AFS Exchange program. But this separation was not the end of their friendship and explorations, unlike it was a beginning. While Revna was continuing to get around in Istanbul's elegant streets, Lara was challenging her with her discoveries in Charleston. And now, after about two years Lara is going to study in the beautiful city Toulouse in France. This is again another beginning of an adventure for these friends after their funny 'intercontinental' competition. Now their page is dedicated to share the colorful memories of their friendship and their new discoveries both in Turkey and France, especially in İstanbul and Toulouse!

Thursday, September 27, 2012

Ve Istanbul Sezonu Acılır! Istanbul Season is Opened!

Sevgili Lara,
Arkamda birbirinden guzel tam uc ayi geride birakmis bulunuyorum. Evet, su koskoca yaz tatilinin de sonuna geldik. Kayakoy,Bodrum,Viyana hepsi harika anilarla ve kesiflerle beraber geride kaldi. Ve simdi yine İstanbul'umuzdayim. Bizim rengarenk, mistik İstanbul'umuz. Yepyeni restoranlar, tiyatrolar, konserler , barlar ve de leziz yemek tarifleri kesfetmeye hazir ve nazirim ! 


Dear Lara,
I have just left three great months behind me. Yeah, ı finally came to the end of this huge vacation. Kayakoy, Bodrum, Vienna, all these great places and memories passed by. And now ı am in our İstanbul again. Our colorful,mystic İstanbul... I am definitely ready to explore the newest trends, restaurants, cafes, bars, concerts and of course food recipes ! 




İstanbul Sezonu'nu tabii ki de Caddebostan Sahili ile acacaktim, baska napıcaktim!? Bu sehrin suphesiz bana en huzur veren yeri iste bu deniz kenari, bu yesillikler ve buradaki medeniyet. İstanbul'a doner donmez attim kendimi sahile. Arkadasim Nehir ile kaptik bisikletlerimizi ve surduk sahil boyunca. Lisenin baslamasi ile yuzlesecek olan bize harika bir moral deposu oldu!

I opened the İstanbul Season of course on the Caddebostan Coast. The most peaceful place of this big city is definitely this coast with its dark blue sea, its wonderful green and beautiful people. When ı came back to İstanbul, the first thing ı did was to call my friend 'Nehir' , grab my biycle and immediately go out for cycling on the coast. Cycling definitely cheered us up, because we were just feeling sorry because the highschool was gonna start soon ! 

E saatlerce bisiklet sonrası acikiyor insan tabii. Biz de uzun bir bisiklet turundan sonra uzandik bir guzel cimlere. Tabii ki keyfimize STARBUCKS eslik etti. Menümüz: Buzlu Cafe Latte , Mini Cavdarli Hindili Sandvic ve de Meyveli Parfe ! Leziz leziz leziz !


After so long cycling, you get definitely hungry! So we made a break and lay on the green. Of course STARBUCKS accompanied our joy. Our Menu: Iced Cafe Latte , rye bread sandwich with ham and cheese and Fruit Parfait ! Yummy Yummy Yummy !


Boylece sezona guzel bir giris yaptım.Ve simdi İstanbul'un renkli süprizleriyle guzel bir sene beni bekliyor Laracim, ne kadar sensiz olsa da... 
Seni cok ozledim !
İstanbul'dan Sevgiler
Revna


So ı opened the new season very well. And now a wonderful year with lots of colorful surprises of İstanbul is waiting for me , my dear. Even though you are not here... 
I missed you so much already ! 
Kisses From İstanbul
Revna

Wednesday, September 26, 2012

WE ARE EXCHANGES !



Hi everyone again , (attention for readers It's gonna be a long post hope you will enjoy it )

I know that I haven't been writting for a long time . I am sorry for the delay . But it wasn't because of me you know that I have been waiting for Revna ( Just kidding ) So Revnoş I read your lastest posts about Vienna and I am so jeoluos girl !! I wanna do these with you again , promise me when we will do Interrail you are gonna take me these places ! If you are challenging me about Vienna I will challenge you about Charleston .

SO Get ready :D     




Herkese merahabar , (okurlara uyarı uzun bi post oldu bu , uyarmadı demeyin )

Uzun zamandır birşeyler yazamadım blogumuza ... Revna'yı beklemekten ! Aşırı kıskandım kızım seni hele o Avusturya yazısı işte o beni zayıf noktamdan vurdu . Beni de götürcen bi daha ki sefere anlamam ... Eğer sen Avusturya diyosan bende sana Amerika diye karşılık vermek istiyorum şimdi .




Now these are the lastest changings in my life :


We are not 3 echanges in Charleston High School anymore . Absa came 3 weeks ago . She is so nice and she is from Senegal. But Kalin and Absa they are YES Program students , I am the only AFSer in our school we also have an Rotary Student , his name is Heng and he is from Taiwan . They are all awesome people ! 

Şimdi gelelim ne değişiklikler oldu neler yaptım onları anlatmaya ,
Çok değişiklik oldu çok . Herşey güzel gidiyor artık Charleston High School'umuz da 3 exchange değil 4 kişiyiz . Geçen hafta sevgili Absa da aramıza katıldı taa Senegal'den gelerek, fakat Kalin 'le Absa YES öğrencisi tam AFS 'li değiller ama iki programda kardeş sayılır . Sadece vizyonları biraz farklı . Birde Rotary'li Heng var unutmadan :)  

I don't remember if I talked about Kalin with you . He is from Bulgaria and he is my best friend here. He is so nice and helpfull . I'm so lucky to have him here. He is the best !



So if we came to the activities that I am involved in school . 
I am doing ;
Speech and Drama ,
Advanced Chorus , 
Interrackt and
Gay Straight Alliance.

Size Kalin'den bahsettim mi hatırlamıyorum ama oda Bulgaristan'dan bir exchange öğrencisi . Kalin burda sağ kolum herşeyim ... sanırım o olmasaydı çok zor zaman geçirebilirdim ... Dertleşebileceğiniz sizin durumunuzdan anlayan biri olması okadar yardımcı oluyor ki anlatamam . AFS arkadaşlıkları özel olur diyolrardı gerçekten de öyle, çok özel yeri var benim için ...

Gelelim yaptıklarıma ,
Speech ve drama klübüne katılarak kendimi bile şaşırttım ,
Advance korodayım ,
İnterackt grubuna girdim ,
Birde GSA ( Gay Straight  Alliance ) grubundayım , 



Last night we played our first show . Our play clalled “The Histoy of Television” . It was a comedie which makes fun with the TV . I love speech , and in chorus we are singing beautiful songs !! I really enjoy being in chorus .


Şimdilik okulda yaptığım aktiviteler bunlar . Tiyatro 'ya daha çok alışamasam da , koro gün içersinde en büyük heycanla beklediğim ders . İleri derece olması beni zorluyo çünkü korodakilerin sıkı bir alt yapıları var bende onlara yetişebilmek için kendimle yarışıyorum . Parçalarımız kolay parçalar değil fakat çok güzel parçalar .
Söyleyeceğimiz şarkılar :
The Battle Of Jerico , ( en sevdiğim)
Dixit Dominus ,
O Mistrress Mine , Where Are You Roming? ,
Water Nights ,
In My Eyes, 

Ve dün tiyatro grubumuzla ilk gösterimizi gerçeklestirdik . Oyunumuzun adı “The History Of Television”du  . Televizyonun bir derece tarihini anlatan bir komedi diyebiliriz . Biraz kara mizah dersek sanırım daha doğru olacak . Oyunumuz gayet güzeldi seyircilerden olumlu yorum aldığımızda çabalarımızın nasıl işe yaradığını gördük . Çünkü bu oyunu hem çok kısa sürede hemde büyük bir çalışma ile ortaya çıkardık :) 



Amerika 'da hoşuma giden bir diğer şeye gelirsek , ARABA . 16 yaşında herkesin arabası var tey allahım küçükçük veletler araba kullanıyo valla beynim almadı ahahha . Araba olmadan burda yaşamak çok zor size şöyle açıklayayım benim en yakın markete yürümem 25 dakika sürüyor gerisini siz anlayın ...

Yürümeyi seven bi insan olsamda her yere yürüyemiyosunuz işte sorun orda .. Hafiften soğuklar başladı artık kışlık birşeyler almanın vakti sanırım bakalım nasıl bir kış beni bekliyor ?






Another thing that I liked in America is the permission to get your driver lisance at the age of 16 . Isn't that so cool ! I wish I had car too but according to the AFS Rules ; We are not allowed to use cars :( Thats really bad beacause car is so important . Distances are so long and Americans are not used to public transportations.




2 weeks ago my school in Turkey opened its doors for another year . It was a strange feeling because I was far far away from my friends . Truth is I am missing them like crazy .But I like being here too . I met wonderful , wonderful people ! I am really enjoying being here because everybody is so nice and this is a lovely town ! BEST !



2 hafta önce İstanbul'daki okulum açıldı . Nasıl değişik duygular yaşadım anlatamam bi parçam İstanbul' da bi parçam burda yaşıyor , ruhum bölünmüş gibi . Ben akşamı yaşarken siz sabahı yaşıyosunuz tabi ...

Akşam Nur'la konuşurken o bana ilk gün törenini canlı canlı aktardı . Uzakta olunca herşeyin değerini anlarsın derler ya gerçekten öyle okulumu özlüyorum , evimi , ailemi , arkadaşlarımı hemde çok özlüyorum . Az özlüyorum diyemem çünkğ her saniye aklımdalar . Sadece fazla düşünmemeye çalışıyorum unutmaya çalışıp unutamamak gibi . Enternal Sunshine of the Spotless Mind 'imi yaşıyorum anlayacağınız . Ama üstünüzde burda olduğundan pişman olan bi insan görüntüsü çizmek istemem . Hayır burda olmak bana her saniye yeni bişeyler katıyor . Kesinlikle yine sorsanız ne olursa olursa bu deneyimi , burayı seçerdim . Bence herkesin bi kere denemesi gerken bi deneyim bu... 

Ve son aktivitem ; 



Ilk defa kendi paramı kendim kazandım . Nasılmı ? Koromuzun araba yıkama aktivitesine katıldım. Yıkamadan kazanılan paralar koronun finansal bölumüne gitti . Peki bu yardım projeleri ne ? Amerika'da devlet okulları çok cuzi bir fiyat olduğu için her klüp kendi parasını kendi kazanıyor , gerektiğinde konser düzenliyor , çikolata satıyor , futbol sahasını , okulu temizliyor... Bu aktivitelerden gelen para da kulübün ihtiyaçlarını karşılıyor, öerneğin grup gezilerinin paraları , tshirtler gb..  sonuç olarak benim için çok çok yeni bi deneyimdi :) Şimdilik bu kadar 
Sevgiler Lara 

Last week we done our first foundrasing for chorus. All clubs are doing foundraising for their clubs We washed CARS ! I think this is amazing like in Turkey we don't have these things . It was a totally new experience for me .  
That's all for now 
Love Lara 

Ps : I missed you Revna <3  we need to do skype today's wasn't enough for me ! 






Thursday, September 20, 2012

Küçük şeyler ... / Little Things ...









Hi everyone I just wanna start my new post with  Shannon Hayden . With this video you can understand her music.  Last saturday night I listened Shannon for the first time . She is a awesome and very talented musician , I thought music will be explain you everything so enjoy it :) 

You can read her bio and this is her website : 


http://shannonleehayden.com



Shannon Hayden is a classically trained cellist who has never been content to stay strictly within the confines of the traditional course of study. Having achieved early success in competitions both at home and abroad she quickly began to experiment with other forms of music as well as other instruments. Working with renowned cellists such as Janos Starker and Aldo Parisot, with whom she began a graduate level course of study at the age of 18 at the Yale School of Music, did not keep her from playing lead guitar in rock and experimental bands or writing music for amplified cello. She feels that musicians who want to consider themselves artists should go beyond mere craftsmanship and constantly look to expand the repertoire of their instrument, fulfilling the needs of the era within which they actively participate. When not performing her own pieces, Shannon focuses on 20th century and contemporary works and has enjoyed working with composer Ezra Laderman, David Lang, percussionist/composer Andy Akiho, Fay Wang and tours occasionally with Eric Genuis. Having completed her studies she is currently supporting her first album with shows around the United States and hopes to meet other artists with similar interests whose focus is continuing to stretch the boundaries of virtuosic classical music by composing for and embracing technologies which she feels are underutilized. Shannon also shares her parent’s passion for sustainable living and alternative energy and spends as much time as she can at the family’s off the grid organic vegetable farm. 

I took her bio from her website , I had a wonderful time listening her .

Love Lara



İlk başta gördüğünüz video Shannon 'u size tanıtacak :) 


Herkese merhabalar ,
Bu seferki yazıma Shannon Hayden 'den bahsederek başlamak istiyorum . Yukardaki linke tıklayarak Shannon'un müzik tarzını anlayabilirsiniz . Shannon harika bir müzisyen , çellocu  ve gitarist . Muhteşem bir yetenek Yale Müzik departmanını bitiren sanatçı bir çok sanatçıyla şu ana kadar çalışma yapmış . Ör : Ezra Laderman, David Lan bunlardan bazıları . Sanırım video 'yu izlerseniz yardımı olacak :)


http://www.youtube.com/watch?v=WhkWXm5ElBA

http://shannonleehayden.com

 bu da kendisinin web sitesi keyifli dinlemeler dilerim ! 
Sevgiler Lara

Tuesday, September 11, 2012

Serefe Viyana! / Cheers Vienna!

Baktim ki ben Allegro Vivo Muzik Festivali'nde kemanimla cebellesirken Lara Hanim Charleston'dan kesifleriyle hava atiyor, e ben de İstanbul'a donmeden bir Viyana'ya ugrayayim dedim ! Boylece Avusturya'nin baskenti Viyana'da dort gunluk bir kesfe basladim. Bu mukemmel sehri gezerken bana Ogulcan adli cok yakin bir arkadasim eslik etti. Viyana'yi adeta talan ettigimiz bu dort gun belki de hayatimizin en guzel, ama tartismasiz en ozgur gunleriydi.




When ı realised that Miss Lara was enjoying her experiences in Charleston so much while ı was struggeling with my violin in this Austrian music festival Allegro Vivo, ı decided to challenge her before ı get back to İstanbul! So ı made a small break in the beautiful capital city of Austria: Vienna ! While ı was exploring this amazing city for four days, a very close friend of mine accompanied me. These four days which we spent here were perhaps our best days ever but totally they were the most independent ones.

Wombats adinda bir Hostel'de kaldim. Tam ogrenci isi, ucuz, rahat ama bir o kadar da temiz ve kaliteliydi. Bir daha gitsem kesinlikle yine orda kalirim. Bu Avrupalilar Hostel olayinda bir numaralar ! Zaten bir tek birkac saat uyumak icin donuyordum Hostele! Dun,bugun,yarin kavramindan yoksundum resmen. Koca sehirde iki kafadar resmen bir basimizaydik. Kacta ciktik kacta donduk nerdeyiz napiyoruz bu soruları bize yoneltecek kimse yoktu. Bu kadar bagimsiz olmak meger ne guzelmis. Hele boylesine bir sehirde...

I stayed in a hostel called ' Wombats '. This was such a cheap and comfortable student hostel which was absolutely very clean and well qualified. These Europeans are really good about Hostels! However ı was going to the hostel just to sleep for a couple of hours. We were just the two uf us in this huge city. There was no one that we should explain when we went out or when we came back, what we did, where we were.. Such an amazing feeling: to be soo independent! Especially in such  a beautiful city.




Ilk gun hemen bir Viyana klasigi gerceklestirdik ve tarihi Cafe DEMEL'de pastalarimizi yiyip Viyana'nin kahvesi Kaffee Melange ictik. Bir takim Viyana'nin olmazsa olmazlarini gerceklestirmenin disinda turistten daha cok orada yasiyormus gibiydik. Sokak aralarinda buldugumuz restoranlarda yemek yiyor, barlarda oturuyor, her gun farkli bir parka gidip cimlerde uzaniyor keyif yapiyorduk.



The first day we immediately made a Vienna classic: went to the famous historical Cafe DEMEL, ate wonderful cakes and drank Viennese Coffee: Kaffee Melange. Besides making some touristic things in Vienna we were such like people , who actually live in this city. We ate in different restaurants which we found in small streets, drank beers in local bars, went to a different park each day and had a relax on the green grass.



Ilk gecemizde sehirde harika bir organizason vardi: Gürtel NIGHTWALK. Bu gece Viyana'nin Barlar Sokagi diyebilecegimiz Gürtel adli caddesi boyunca yer alan tum barlarda canli muzik vardi. Barlarin icinde muzik olmasinin yani sira sokak boyunca yaklasik bes tane acik hava sahnesi kurulmustu ve saat basi buralarda konserler verildi.


On our first night there was a great organization in the city: Gürtel NIGHTWALK. This night there were lots of live music concerts in this famous street 'Gürtel' which is famous with its bars.There were also like five open-air stages along the street and every hour there was live music on these stages.






Biz de bir barda oturduktan sonra cadde boyunca yuruyup her konseri dinledik. Cikan gruplar oldukca kaliteli muzik yapiyordu. Herseyden evvel atmosfer mukemmeldi. Caddeye toplanmis genclerin kimisi barda oturarak muzige kulak kabartiyor, kimi bira standlarindan birasini alip sahne onunde dans ediyor, kimisi ise ickisini bakkaldan alip sahnenin yanindaki kaldırımlara cokup muzigin keyfini cikariyor.




After we enjoyed our drinks in a bar we walked up the street and listened to each concert on the open-air stages. The bands were making really good music. First of all the atmosphere was so nice! Some of the youth were sitting in bars, some of them were buying beer from the little beer stands and some of them were even taking their beers from market, sitting on the pavement and enjoying the music.


























Gecemizi muzikle sonlandirdiktan sonra ikinci gune tekrar muzik esliginde basladik. Bu sefer Viyana Belediye Binasinin onunde Viyana Film Festivali kapsaminda duzenlenen Jazz müzik esliginde Brunch'a katildik.Yahu bu Viyana'lilar hayatin tadini cikarmakta hakkaten sinir tanimiyolar! Festival yerine vardigimizda konser coktan baslamis, dunya mutfaklarindan essiz secenekler sunan yemek standlari etrafa harika kokular yaymis ve insanlar jazz dinlerken bir yandan da aperatif ickisi ve mukemmel lezzetli yemeklerinin keyfini cıkarmaya baslamislardi bile!




























After we ended out night with music we started the next day with music again! This time there was a Brunch accompanied by live Jazz music in front of the city hall. This organization was a part of Vienna Film Festival. These Viennese people really know how to enjoy the life! When we arrived at the place, the concert had already begun, the food stands from all over the world cuisines had started serving delicious food and people were already enjoying their meals accompanied by their aperitifs.






Binanin onune devasa bir ekran kurulmustu.Ekran ve karsisina dizilen binlerce sandalye ile birlikte kocaman bir acik hava sinemasi kurdukları bu mekanda yaz boyunca neredeyse her gun onemli konserler,filmler ve operalar gosteriliyor. Boylece sehir, insanlari muzige tesvik etmenin bir yolunu daha buluyordu.



 There was an enormous screen in front of the city hall. With this screen and the dozens of chairs which were put in front of the screen a huge open-air cinema was built and  important concerts,films and operas were shown on this screen each day during the whole summer. So, the city finds another way to encourage the people to music.






Bu gordugunuz bina ise Viyana Universitesi. Sehrin her binasi gibi buranin da inanilmaz ihtisamli yapisi, tarih kokan atmosferi, tertemiz koridorlari, buyuleyici guzellikteki konferans salonlari, yemyesil sakin bahcesi ve bahcesinde yer alan Wien Universitat imzali mavi sezlonglari beni burada okumaya ikna etmek icin yeter de artar bile!


This building is the State Univercity of Vienna. Like every other building in Vienna this one was also very beautiful. Also its historical atmosphere, clean corridors, glamorous auditoriums, very green garden and the lovely blue sunbeds on which ' Wien Universitat' was written were truely enogh to convince me to study here.






Yedigim bir baska enfes yemek de iste bu Pizza ! Yarisi Pizza TONNO(Tonbalik ve soganli) yarisi MARGHARITA. Viyana'ya geldik geleli mutlaka bir italyan pizzacisi bulmaliyiz diye konusup duruyoduk. Derken bir gun Barlar Sokagina ulasmaya calisirken tramvaydan yanlisikla erken indik ve yurumek zorunda kaldık. Az sonra bu yuzde yuz saf italyan Pizzacisiyla karsilastik. Bak sen su ise! 





Another delicious meal that ı ate here was this great pizza! The half was Pizza TONNO ( Tunafish and onions) the other half was Pizza MARGHARITA. Since we came to Vienna we were constantly talking about finding a real italian pizzeria. One day, while we were trying to find the famous bars street we got off from the tram too early and had to walk a little bit. Just a few minutes later we saw this lovely place which was hundred percent a real italian Pizzeria. What a chance !






İtalyan garsonlari, sade ve tatli dekorasyonu ve de acayip lezzetli pizzalariyla burasi kesinlikle tam bir  italyan Pizzeria idi ! 


With its italian servers, pure and lovely decoration and amazingly delicious pizza this place was actually a real italian pizzeria!







E hazir Viyana gibi kulturel bir sehirde iken biraz da kültür gezisi yapalım dedik ve kendimizi sehrin en onemli muzelerinden biri olan Naturhistorisches Museum ' da bulduk. Bu muze adi ustunde bir doga muzesi olup ozellikle gecmisten gunumuze kadar var olmus neredeyse tum hayvanlari sergılemesı ıle unlu. Ölu olup icleri doldurularak canli imaji verilen bu hayvanlarin cogunun nesli tukenmis. Hatta bazilarini gordugunuzde boyle varliklarin dunya uzerinde bir zamanlar var olduguna inanamiyor, en azindan artik yasamadiklarina sukrediyorsunuz!  






We thought that we should also make some cultural tours when we were in such a historical city like Vienna. So we decided to visit this 'Naturhistorisches Museum'. As you understand from its name this museum was famous with its collection of dozens of animals which existed from past till today. 





These animals which were actually dead were shown like there were still alive. The most of them are extinct. In fact when you see some of them, you can't believe that such animals really excisted once upon a time and you really thank god that they don't exist anymore!






Hayvanlar o kadar profesyonelce doldurulup sergileniyor ki icimden ne yalan soyliyeyim bir kac defa  'Valla birazdan hareket edicek' dedigim oldu!




These dead animals were so professionaly on display that sometimes ı actually even  thought that they were suddenly going to move !








Viyana Lezzet Duraklarimizdan bir baskasi da ' Cafe de Provinz ' oldu. Burasi bizim italyan pizzacisi ile ayni cadde uzerinde bulunan bir cafe, krepleriyle unlu dediler bız de gittik ! Ne guzel cadde imis su ' Josephstadter Strasse' ! Fransiz krepcisi, italyan pizzacisi, firini, hemen ilerisinde barlar sokagi ve avusturya usulu Cafeleri ve de Viyana'nin tipik tatli apartmanlari ile tam yasamalik ! 






Another stop of our Vienna gourmet tours was ' Cafe de Provinz'. This place was on the same street with our italian pizzeria and was famous with its delicious crepes! What a wonderful street was this 'Josephstadter' Street ! With its French cafe with tasteful crepes, real italian pizzeria, austiran cafes, famous bars just at the end of the street and  lovely Viennese apartments...











İste balli krepim. İlk defa kepekli undan yapilan bir krep yemis oldum. Enfesti. Ama bir de oglen gitmek lazim buraya. Ben kahvaltimi ederken hemen karsimda yer alan ocakta tuzlu kreplerin yapilisini izleye izleye oglen menusunde yer alan krepler cok fena aklimda kaldi... Kahvaltida uc secenek krep varken meger oglen bir on bes secenege cikiyomus !





Here is my crepe filled with honey. It was the first time that ı ate a crepe that was made from whole wheat flour. So delicious! But ı should definitely come here for lunch. While ı was eating my breakfast ı saw these salty crepes which were being prepared for the lunch menu. They were looking like so delicious!



















Krepi bir yana buranin dekorasyonuna hayran kaldim. İste su minnacik ocakta yapiliyor o enfes krepler. Hersey oldukca basit ama cok zevkli dosenmis.


Besides its crepes ı loved the decoration of this place. These tasteful crepes were cooked on this tiny cooker. Everything was so simple but pleasantly decorated.


Gun icinde mutlaka bir park molasi veriyorduk. Gunun bir zevkli kısmı da bu anlardi. Her gun once bir markete ugrayip icicekleri cantaya attik ardindan da Viyana'nin her defasinda baska yesilliklerinde uzanip keyif yaptik. Ornegin buradaki park Tuna Nehrine yakin bulunan Park AUGARTEN.



During the day we definitely made some breaks in the parks. These were another enjoyable moments of our trip. Each day we firstly bought some snacks from the market and then went to a different park. We relaxed on the green grass and enjoyed the peaceful time. For example in this photo we are in the Park AUGARTEN which was close to the Danube Canal.





Cimlerde soyle bir uzanip dinlenmenin ardindan harika bir Jazz dinletisine hazirdik! Mekan: JAZZLAND. Bu kucucuk,mutevazi lokal sehrin Jazz konusunda en iddiali yeri. Su minnacik sahneyi her gun baska bir basarili Jazzci sereflendiriyor. Mekan yer altinda olup tuglalarla dosendiginden akustik de inanilmaz. 






After relaxing on the green grass we were ready for a nice live Jazz music. Next stop: JAZZLAND. This tiny modest local was the best in town for jazz music. Each night a successful jazz musician takes the stage. The acoustic was amazing.


Neredeyse uc saat sahnede kalan Sigd Fassl acayip gitar calmanin yani sira harika bir sese sahipti. Hem konserden hem de mekandan cok keyif aldim. Mekanin ve aynı zamanda seyircinin sadeligi o kadar guzeldi ki. İstanbul'a doner donmez bir Jazz Bar'a gidip kiyaslama yapmak istiyorum. Mutlaka guzel muzik bulurum ama merak ediyorum: acaba mekanda,izleyicide ayni sadeligi,ictenligi bulabilecek miyim?




Sigd Fassl, who stayed almost three hours long on the stage was playing the guitar perfectly and his voice was also really good. I enjoyed the concert and  the atmosphere as well.The plainness of the place and the audience was really nice. When ı get back to İstanbul ı will firstly go to a jazz bar and compare! I believe that ı will definitely find some good music but ı am not sure if ı can find such a plainless...






Viyana'nin bir baska klasigini daha gerceklesirmeden olmaz: FIGLMULLER ! Viyana'nin en unlu Schnitzel ' cisi. O kadar benimsenmiski menüsünde acik bir sekilde ' Sehrin en lezzetli Schnitzeli bizde ' diye yaziyor. E yalan degil, tüm rehber kitaplarin ilk sayfasinda bu lokantayi goruyorsunuz. Hani ben acikcasi rehber kitaplarda yer alan fazlasiyla turistik yerleri sevmem, genelde de o kadar iyi cikmazlar zaten. Ama burasi icin rehberler kesinlikle yanilmiyor. 

Of course another MUST DO in Vienna: FIGLMULLER ! The restaurant that makes the most famous Schnitzel in the town. It's so obvious that they have the best Schnitzel, they even write on their menu that their Schnitzel is the best in town. And you definitely see this place's name on the first page in every guide book. Actually ı don't like such touristic places because they usually disappoint you when you realise that they are actually not that good. But the guide books are definitely not wrong about this place!




Menude ayri bir kutucuk icinde yer alan, restoranin bizzat onerdigi 'spesiyal Schnitzel' ile yaninda aldiginiz klasik karisik salatalari enfes enfes enfes ! 
Schnitzel bu kadar guzel kizartilabilir mi? 
Kizartilmak icin kullanilan bir etin tadi bu kadar guzel olabilir mi? 
Ve de ve de eti paneledikleri bu un adeta zar gibi nasil bu kadar ince olabilir? 

On their menu you see a small box, in which the name of the very special Schnitzel of the restaurant is written. They reccomend you to enjoy their speciality accompanied by their special(again!) salad with a tasty dressing. 
How can a schnitzel be so well fried?
How can a meat which is used just to be fried taste so deliciously?
And how can the flour with which the meat is coated be so perfectly slender?

İste bu sorularin cevaplarini ancak FIGLMULLER de buluyorsunuz...
You can find an answer to all of these questions just in FIGLMULLER...





Viyana'ya geldik de PRATER ' e gitmedik demem,dedirtmem ! Burasi tabiiki de lunapark ! Hayatinizin en adrenalinli dakikalarini size yasatan o lunaparklar.. Bayiliyorum lunaparklara ! Prater de oldukca zevkliydi. Bir saniyeden az bir sure ile metrelerce yukari firlatan Space Shot mesela...








If you are in Vienna another MUST DO is definitely the PRATER ! Here is -of course- an amusementpark. I love amusementparks! You experience the most exciting moments of your life! Prater was also very enjoyable. Especially that attraction SPACE SHOT which throws you meters high in a time  that lasts less than one second!









Space Shot'in yasattigi heyecan bir yana, esas girdigim Korku Tunelini hic unutamicam! Jack the Ripper Thriller House ! Hani korku evleri genelde hic beklediginiz gibi cikmaz, bi heyecanla girer , cikinca da hayalkirikligiyla 'Bu muydu yani!? ' dersiniz genelde. Ama bu ! Adi bile korkunc olan bu korku evi hakkaten de tuyler urperticiydi. Zifiri karanlik bir ev, icinde yuruyerek ilerliyorsunuz ve ne tarafa ilerlemeniz gerektigini bile bilemiyorsunuz. Tam 'Oh be bitti ' dediginiz an ise sizi Cikis Asansoru karsiliyor. Asansore giriyor, buradan kurtulucaginizi dusunuyorken asansorun de bu korku evinin bir parcasi oldugunu fark ediyosunuz. Cunku asansordeki isiklar sonuyor ve asansorun  buyuk bir hizla metrelerce dustugunu hissediyorsunuz. İste bu kisim hakkaten dehset vericiydi...







Besides the amazing feeling that ı felt in Space Shot, ı will never forget the spook house: Jack the Ripper Thriller House! Actually, the spook houses are never good enough how you expected. You get in with a big excitement and when you come out you immediately say ' This is it?! ' with a huge disappointment.But this one! This one was really creepy! A completely dark house, you walk in it and you don't have any idea in which way you should walk. And just when you say ' Thank god it's over !' you realise that it's just a begining! The elevator which supposed to be the exit elevator is actually a part of this thrilling house. You get into the elevator and suddenly the light goes out and the elevator starts to fall down really fast. This part was really dreadful...









Prater sadece atraksiyonlariyla degil , hepsi birbirinden sirin restoranlariyla da gonlumde yer edindi. İste nefis Avusturya spesiyali Kasespatzle:



Not just with its attractions also with its lovely restaurants the Prater was an unforgetable memory.
Here is the delicious Austrian speciality: Kasespatzle





Bu yemek Avusturyalilara has bol yumurta ve unla yapilan taze makarna gibi bir hamur isi. Bu hamurlarin ustunde peynir(muhtemelen Emmental) eritilip bir de karamelize soganlarla suslendikten sonra dehset lezzetli oluyor! Ozellikle vejeteryanlara cok uygun ve inanilmaz doyurucu. İki kisi su koca tabagi bitiremedik.

This dish is a austrian pastry which is made with egg and flour and seems like homemade pasta. They melt cheese ( Emmental probably) on this pastry and than they add nicely caramelized onions on the top. Its delicious! This dish is especially perfect for vegetarians and really fulfilling. The two of us together couldn't even finish one plate!







 Ve iste geldik son aksamimiza... E Viyana'ya veda yemegi klas olmali dedik, en guzel kiyafetlerimizi giydik ve sehrin unlu meydani Stephansdom'un orada sik bir italyan restoranini sereflendirdik: La Fratelli. Pek bir keyifliydi. Ortam, garsonlar, insanlar o kadar nazikti ki...







And finally our last night... We thought our last night should be classy! So we got dressed very chicly and went to a very chic italian ristorante in the famous square called 'Stephansdom' of Vienna: La Fratelli. Such enjoyable it was! The restaurant, the servers and the people seemed so nice...




Tatli garsonumuz once bize birer aperatif Kokteyl getirdi: Aperolspritze. Aperol'lerimizi yudumlarken onden Sarimsakli Ekmek istedik. Birer dilim gelir diye dusunurken adam kucuk ekmeklerin harika bir sarımsaklı zeytinyag sosunda yuzdugu kocaman bir tabakla cikti karsimiza!







First of all our lovely server brought us an aperitif cocktail: Aperolspritze. While we were enjoying our aperitif we decided to have garlic bread as starter. I thouhgt that they will bring each of us a slice of bread but the server came with a big plate with lots of small breads which actually swam in a tasteful garlic olive sauce!









Sira ana yemege gelince tercihimizi gunlerdir hayalini kurdugumuz makarnadan yaptik. Dogru karar vermisiz. Arkadasim krema soslu kiyma dolgulu Ravioli yerken ben de enfes bir Lazanya yedim. Restoran lezzet de dahil tam puan aldi bizden!






As the time came to order our maincourses we made our choices from pasta. Right decision! As my friend ate a delicious Ravioli with minced meat filling and cream sauce ı enjoyed a yummy lasagne. Also with its tasty meals the restaurant took a very high score from us!




E tabii ki bu klas yemekte bize restoranin kendi imal ettigi birer kadeh kirmizi sarap eslik etti :)


Of course in this classy dinner one glass of homemade redwine which the restaurant produced itsself accompanied each of us :)







Ve kadehlerimizi bu muhtesem guzellikteki sehre ve burada gecirdigimiz o unutulmaz dort gune kaldirdik. SEREFE VIYANA !

And we raised our glasses to this amazingly beautiful city and the unforgetable four days which we spent here. CHEERS VIENNA!