Hakkımızda/About Us

Liseli iki yakin arkadas Lara ve Revna uc senedir kesintisiz olarak Istanbul kesiflerine devam eder iken Lara AFS Degisim Programini kazanir, bir seneligine Amerika'nin Charleston sehrinde yasayacaktir.Ancak bu ayrilik maceralarinin ve dostluklarinin bir sonu degil, aksine bir baslangicidir. Revna İstanbul sokaklarinda tirim tirim dolanmayi surdururken, Lara yepyeni bir hayata adim attigi Charleston'daki kesifleriyle Revna'ya meydan okur. Boylece bu iki kafadarin blog uzerinden surdurecekleri kitalar arasi gulunc bir mucadele baslar. Simdi ise aradan iki sene daha gecmis ve bu sefer Lara Fransa'nin Toulose sehrine okumaya gitmistir. Bu yolculuk yeni bir maceranin kapisini daha aralar ve simdi de bu iki arkadasin gerek İstanbul gerek Fransa'daki kesiflerine tanik olup, dostluklarinin renkli anilarini onlarla paylasacaksiniz.

Two high school teens, who are best friends, Lara and Revna were continually exploring the beautiful city Istanbul for three years, until Lara had the opportunity to experience a whole one year in Charleston in the USA by AFS Exchange program. But this separation was not the end of their friendship and explorations, unlike it was a beginning. While Revna was continuing to get around in Istanbul's elegant streets, Lara was challenging her with her discoveries in Charleston. And now, after about two years Lara is going to study in the beautiful city Toulouse in France. This is again another beginning of an adventure for these friends after their funny 'intercontinental' competition. Now their page is dedicated to share the colorful memories of their friendship and their new discoveries both in Turkey and France, especially in İstanbul and Toulouse!

Sunday, February 8, 2015

Pizza Trio:Pizza güzel ama nefis olan ambiyans!



Sehrin iyi pizzacılarından biri diyebiliriz. Dürüst olmak gerekirse İstanbul'da denedigim pizzaların hic birine ucmadım. Trio da pizza konusunda cok iddialı oldugunu öne sürüyor ancak bence burası iddiasını daha cok atmosferde gösteriyor. Mekanın dekorasyonu kesinlikle on numara. Kücük olmasına kücük ama süper tatlı ve sakin. Mekanın dar olmasına karşın etraftaki masalardan hicbir zaman rahatsız olmadım. Üstelik burası haftasonu aksamları daima full! Hatta hemen kücük bir uyarı: trioya haftasonu ugrama fikrindeyseniz rezervasyon yaptırmadan gitmeyin! Yoksa siz de benim gibi o güzel kırmızılı beyazlı masa örtülerinin ve mekana ayrı bir hava katan kocaman pizza fırınının yarattıgı o tatlı atmosferi azcık soluyup müthis bir heyecan duymakla, ardından ise mekanı süklüm püklüm terketmekle yetinirsiniz. Bir de güzel taksimin ortasında kalıverirsiniz. Cünkü lezzeti yerinde bir pizza ile biraz sarap esliginde mükemmel vakit gecirmenizi saglayacak daha iyi bir yer yok cevrelerde. Yine dedigim gibi "amann pizzası şöyle güzel, böyle leziz" demicem cünkü ben öyle bir tat yakalayamadım burada. Ancak "tadı gayet güzel" demeyi tercih ettigim pizzalar, beni burayı önermekten kesinlikle alıkoyamaz. Cünkü haftasonu aksamlarımız sadece damagımızın müthis mutlulugu ile degil, zaman gecirdigimiz ambiyansın yarattıgı huzur ve keyif ile güzel oluyor. İşte Trio bizlere bu güzelligi veriyor.

 
Buradaki favori pizzam: karamelize soganlı, zeytinli, kuru domatesli!
Trio Sıraserviler caddesinde bulunuyor ama anacadde üzerinde boşuna aramayın! Hani Taksim meydanından Sıraservilere giriş yaparsınız ya, yol azcık ilerde üce ayrılıverir: biri düz asagıya cihangire, biri sag asagıya hooop istiklalin göbegine, he digeri de işte bu iki sokak arasında kalıverir: daracık bir sokak. Trio da buraya saklanmış işte!


Sunday, January 4, 2015

Beyoglunda saklanmış bir rüya: Leb-i Derya


Mekan önerilerimin ücte birinin terasa sahip olmasından anlayabileceginiz gibi bende bir roofbar düskünlügü kesinlikle var! E tabi İstanbul dünyada tek gececegim dehşet bir manzaraya sahip olunca sehri tepeden izlemek şart oluyor! İşte size sehrimizin bu efsane görüntüsünü doyasıya seyredebileceginiz bir mekan daha: Leb-i Derya. Yine İstiklal Caddesindeyiz, ve cadde üzerindeki güzelim binaları nargilecilere kaptırmış oldugumuz icin tabii ki yine bir ara sokaktayız. Bu sefer ara sokagımız bir yokuş, son zamanların trendi Kumbaracı yokuşu. Tünelden İstiklale doğru yürürken meshur Lebon Pastanesinin köşesinden baslayan bu yokuşu inmeye basladıgınızda sag kaldırımda bulacaksınız Lebi Deryayı. Apartman girişinde ufacık tabelası ile "işte ben burada saklanıyorum" dermişcesine yerleşmiş adeta. Yokuşun kendisi tenha, apartmanın girişi ayrı bir sakin, "hadi bakalım hayırlısı" diyerekten asansöre biniyorsunuz. En üst kata vardıgınız an işte o kuşku dolu anlar bir güzel asansörde kalıyor,cünkü mekana adımınızı atar atmaz sizi karsılayan dehşet manzara aklınızı alıyor. Mekanın etrafı boydan boya cam. Bar ve masalar bu camekanın icine güzelce yerleştirilmiş. Dolayısıyla manzarayı görmek her şekilde mümkün. Bana kalırsa barında oturmak cok ayri bir keyif. Ama gelelim esas keyfin nerede olduguna: tabii ki de terasında! Kenara dizilmiş bar sandalyeleri direk bogaza bakıyor. Teras kücük, yer bulmak aczık sıkıntılı. Size önerim, hava biraz serin olsun, öyle gidin buraya. Malum bizim milletimiz sıcak hava seviyor, hava biraz sogudu mu oh bu teraslar tenha! Nolcak canım, biz de kalın giyinir, montumuzla otururuz. Manzaraya mı geldik podyuma mı! Ama daha durun: bu teras iki katlı! Alt katta yer varsa bile şansınızı ikinci katta deneyin derim. İstanbul'u mümkün oldugunca tepeden seyretmek insanı daha da büyülüyor. Bir de bu mükemmel atmosfere buranın nefis orijinal kokteylleri eşlik etti mi var mı sizden mutlusu! Orijinal kokteyl derken ne mi kastediyorum: örnegin Tiramisu'lu kokteyl! Şiddetle tavsiye ederim! Ah istanbul yaptın yine yapacagını; once kuytu köşelere saklanmış bir mekanla daha sasırttın, sonrada manzaranla aldın götürdün bizi!