Hakkımızda/About Us

Liseli iki yakin arkadas Lara ve Revna uc senedir kesintisiz olarak Istanbul kesiflerine devam eder iken Lara AFS Degisim Programini kazanir, bir seneligine Amerika'nin Charleston sehrinde yasayacaktir.Ancak bu ayrilik maceralarinin ve dostluklarinin bir sonu degil, aksine bir baslangicidir. Revna İstanbul sokaklarinda tirim tirim dolanmayi surdururken, Lara yepyeni bir hayata adim attigi Charleston'daki kesifleriyle Revna'ya meydan okur. Boylece bu iki kafadarin blog uzerinden surdurecekleri kitalar arasi gulunc bir mucadele baslar. Simdi ise aradan iki sene daha gecmis ve bu sefer Lara Fransa'nin Toulose sehrine okumaya gitmistir. Bu yolculuk yeni bir maceranin kapisini daha aralar ve simdi de bu iki arkadasin gerek İstanbul gerek Fransa'daki kesiflerine tanik olup, dostluklarinin renkli anilarini onlarla paylasacaksiniz.

Two high school teens, who are best friends, Lara and Revna were continually exploring the beautiful city Istanbul for three years, until Lara had the opportunity to experience a whole one year in Charleston in the USA by AFS Exchange program. But this separation was not the end of their friendship and explorations, unlike it was a beginning. While Revna was continuing to get around in Istanbul's elegant streets, Lara was challenging her with her discoveries in Charleston. And now, after about two years Lara is going to study in the beautiful city Toulouse in France. This is again another beginning of an adventure for these friends after their funny 'intercontinental' competition. Now their page is dedicated to share the colorful memories of their friendship and their new discoveries both in Turkey and France, especially in İstanbul and Toulouse!

Monday, August 20, 2012

KID'S FEST






2 gün önce Charleston' daki çocuk festivaline gittim . Barb 'ın kuzeni Nick orda gönüllü çalışıyodu benide çağırdı .Bu festivalde çocuklara okullarda kabadayılardan nasıl uzak durabileceklerini , sağlık gibi konularda bilgiler veriliyolardı . Yaş ortalamasını üstünde kalsamda küçük çocuklarla ilgilenmek baya eğlenceliydi . Nickle bileziklerimizi yaptıktan sonra EİU 'yu görmeye gittik (Eastern İllinois Uni).
Baya güzel bir kampusu olan kocaman bir Üniversite burası . Bir çok alana sahip (müzik , mühendislik ...) ve Üniversite'nin şehirde bulunmasıda kasabayı güncel tutuyor .  Fakat daha üniversite hakkında çok bilgi alamadım dışarıdan görebildiğim kadarıyla yabancı öğrencilere birçok şans veren bi üniversite en azında Nick 'in konuşmalarından öyle anladım .



2 days ago I went to a Children Festival in Charleston . Nick ( Barb's nephew ) was volunteering there and he called me to come there. It was  very fun .  The volunteers  were informing the kids about bullying in schools , health and stuff like those... 


After the festival Nick show me the EİU (Eastern İllinois Uni). This is a very big campus with lots of students. I loved this university . But I don't have enough information about the Uni. I hope I'll get it with time... But I can tell that It is a good university after my impressions... They have lots of branches like art, engineering , economics...



                                                           ART SMART IS SO SMART !

Unutmadan bir de Art Smartı sizlere anlatmalıyım burası benim ikinci dönem gideceğim aileme ait olan bir sanat atölyesi . Burada seramik dersleri , çizim dersleri, suluboya , yaglı boya gibi birçok ders veriliyor eğer grup çalışması istemiyorsanız kişiye özel ders seçenekleri de sunan şeker bir atölye ...



Peki ben burda ne yaptım ? Burada kilise önemli bir rol oynuyor , çocuklara partiler düzenliyor , eğitim veriyor ve eğer kilisenin bir parçası 
degilseniz bu sosyal aktivitelere katılamıyorsunuz ki bu hoş bişey değil bence yani bana öyle kilisenin sosyal hayatta bu kadar büyük 
bi yere sahip olması yaşadıgım kültür şoklarından birdiğeri sanırım ... Maya bu kiliseye gittiği için benimde bu aktivitelere gitme şansım oldu mesela dün havuz partisine gittim  ve genellim Art Smart 'a Shannon ( 2. host annem ) lar da bu kiliseye gittiği için dükkanlarını kilisenin çocuklarına açıyolar ve böylece çocuklara özel atölyeler yapmış oluyorlar . Benim gittigim atölye mug boyama ve rozet tasarlama atölyesi idi...

Woow  I also wanted to tell you about Art Smart this is a art workshop . My 2. host parents own this lovely  art shop. There you can take lessons about drawing , ceramics and lots of thing about art. I take a mug painting workshop there it was so fun , I loved it . I went there with Maya and the other kids from church . In America I think church plays a big part. I mean they have lots of activities for kids ... I did a workshop about mug painting that day.





Mug boyama öyle göründüğü gibi kolay değilmiş meğersem tam olarak ne boyası kullandıklarını anlamasamda eğer düzgün görünmesini istiyorsanız 3 kez boyamalı ve bu prosedürü 2 -3 kez uygulamalısınız bir diğer ayrıntı ise boyaları karıştırmamalısınız çünkü bu boyalar karışırsa kimyasal tepkimeye giriyorlar ve ortaya nasıl birşey çıkıcağını bilemiyorsunuz  . En son aşamada ise özel karışımı boyadıgınız yerlere sürmeniz gerekiyor bu karışım mugı pürüzsüz hale getirem bi karışım .


Hey interesting about mug paintings ( it is not easy at all !! ) It has lots of things to do like you have to paint like 3 time ( this is a must ) if you want to have a good mug and you have to repeat for several times  and you cannot mixed two color in one pot each color needs to be separate . Last thing is to put the protectable gel on the mug at you have got a wonderful cup !


Yarın okulum açılıyor çok heycanlıyım , Amerikan sistemiminin hem çok iyi yanları hemde çok kötü yanları var bence , iyi olan yanı : kendini Üniversite’ de hissediyosun neden mi ? Çünkü sana kendi derslerini seçme şansını veriyolar. Kötü yanına gelirsek : kendi dersini seçtigin için hiç bi zaman sınıf arkadaşı kavramı olmuyo yani Türk sisteminde eğer sen biriyle aynı sınıftaysan bütün yıl o kişiyle aynı dersleri alırsın fakat bu sistemde her derste farklı insanlarla birlikte oluyosun bu sosyal açıdan avantajlı olsada bence sınıf arkadaşı olgusunu ortadan kaldırıyor. Bir diger kötü yanı ise hergün aynı dersleri aynı sıra ile görmek yani her dersten eşit sayıda var ve hergün aynı düzen içersinde ilerliyor benim alıştığım sistemden sonra bana çok farklı geliyor çünkü bizde her ders günü programı birbirinden farklıdır ve bu bence monotonluğuda önlüyor.


Tomorrow my school gonna be start , I am so excited for that . American school system is not like Turkish system it has both good and bad sides for me . If we look at the good sides I can tell you that be able to choose your classes makes you feel like you are in collage . But on the other hand you don’t have a class. I mean your classmates are always changing for each class . Maybe it is good for being social but having a one  class ( with all the same classmates) you  can  make more resistants friendships . At least I think like this … The second bad side of this system is everyday you have the same schedule  , that is something that I didn’t use to it because in Turkey our schedule is not the same 5 days of a week and for me it avoids the monotony ….

 Bu yandaki sevimli canavarları ise Dave tasarladı çok şeker degiller mi ? Mesela bu sevimli canavarın suratına verilen bu renge brush deniyo be yaklaşık 10 kez tekrarlanması gereken bi prosedürü var , dikkat edilmesi gereken bir sürü ayrıntı mesela kemikler tavuk kemikleri imiş fakat Dave ona eski görünmesi için özel bi boya kullandı ve şimdi ona tavuk kemiği derlken bile kendimi garşp hissediyorum neyse gelgelim neden bunları çektim çünkü bunlar Dave'in Roma'daki arkadaşına gidecekti bende bu sevimli şeylerin  fotoğrafçısı oldum . 

Now if we talk about these 2 lovely monsters . These things are designed by my host dad (Dave) . Why did I put their pictures because they are going to be Italy / Rome ( only the 1.) for a friend of Dave . If you look closely you can see the details like bones are chicken bones and he uses a brush style to make them look like old. And I was their photographer. 










Thursday, August 16, 2012

Just RETRO





En son Türkçe yazı yazmamıştım sanırım şimdikini tükçe yazarsam ingilizcesini yazmaya halim kalıcak. Türkçe yazarsam bi patlama yaşıcam diye korkuyorum aslında küçük bir patlama olabilir , şu aralar zor zamanları yaşıyorum şu alışma zamanları bazen herşey okadar farklı  geliyo ki ...
 Burda şu ana kadar neler yaptım onları anlatıyım ,

Dave' le çikolatalı mousse , boncuk ve takı tasarımı yaptık . Cam işinin hiç bu kadar  eğlenceli olduğunu düşünmemiştim . Takı tasarımda baya zor ya öyle göründüğü gibi değilmiş megersem .

I am gonna tell you about new things that I 've done in Charleston ,
First of all we baked chocolate mousse with Dave ( my lovely host dad ) . I learned how to make jewelry ( only the beginning) at least I am trying . It's not easy at all !! Dave showed me bead making , it was fun and it's hard to make too ..


Sonra akşam yemeklerinde kesme işlerine yardım ediyorum ki bu baya eğlenceli bence. Burdaki coffe shop a gittim 3 kere falan hep canlı müzik oluyo , spor salonu arayışındayım yoksa 100 kilo olucam bugun 2 tanesine baktım bi tanede kasabanın içinde var ona da bakmam gerek . Bakalım hangsi iyiyse ona gitmek istiyorum .
Geçen gün okuldaki derslerimi şeçtim , neler mi şeçtim hemen söyliyim ,
İleri matematik , geometri
İleri fransızca
Başlangiç ispanyolca
Amerikan edebiyatı
Avrupa tarihi , amerikan tarihi
Yemek dersi bide koro seçtim yani bu dersler Türkiye de olsaydı sanırım baya eğlenceli olurdu sadece çalışmaya dayalı bi sistem degilde böyle aktivitelerin olabildiği ( yemek gibi ...) bi eğitim sisteminde okumak isterdim işte...

Yesterday I choosed my classes for this year ! I am gonna be senior this year and it's amazing !!
I choosed , 
Adv. math , geo,
Adv. french 
Beginner spanish,
European history and US history
Cooking
Choir 
American Literature I am so excited for this year . I don't have cooking or spanish classes in Turkey so it's gonna be really interesting . I also wanted to get in to show choir and soccer but I heard that they are doing audition for get in these clubs soo I am gonna try my chance . 

Sonra okulda kız futbol takımına girmek istiyorum  , bide konser korosuna bakalım seçmelere katılcam . Şu futbol işini baya istiyorum , futbol oynamayı çok severim gerçi İstanbuldaki okulumda pek oynama şansı elde edemedim ne biliyim pek benim kafama uymayan bi sistem var orda garip işte bana uygun degil ...

Burası baya şirin bi kasaba var küçük olmasına karşın insan her aradıgını buluyo şaşırtıcı doğrusu...
Burda antikacı dükkanlar baya meşhur anladığım kadarıyla hep antikacılar var ve baya minimal şeyler var bu dükkanlarda evimi bu eşyalarla düzenleseydim kesin vogue'luk bişey olurdu heralde . İstanbul 'da Cukurcuma da geziyomusum gibi hissediyorum bu dükkanlara girince .

This is a really  a small town after Istanbul . But they have all theses things that you might need . After spending few days in this town I recognized that antique shops are so popular in this town and they  have very very cool things. If I had an apartment in this town I probably managed my furnitures from this stores  and get in to Vogue magazine . They have really minimal and designed things , it was fun to take their photos . 

Bu kasabanın bir şaşırtıcı yönüde şu herkes sanatçı ! Herkes bişeyle profesyonelce ilgileniyo allahım şu yabancılar hobilerinin ne kadar üstlerine düşüyolar ve bu harika bişey ! Bizde olsa herkes her telden çalıyo , hani şu reklam var ya avivasa mıydı küçük çocuk annesini tanımlarken hem tamirci, hem doktor, hem öğretmen böyle birsürü şey sayıyodu işte biraz bizim insanımız öyle sanırım hem yazar, hem oyuncu ,hem manken ... Bu kasabanında güzel yanı bu sanırım herkes bişeylerle uğraşıyo bende kendime uğraşıcak bişeyler bulmaya çalışıyorum kendimi fotografa verdim sürekli denemeler yapıyorum sanırım sonunda biraz sonuç elde eteye başladım fotoğraf çekmeyi herzaman sevdim ama öyle ciddiye hiç bi zaman almamıştım sanırım burada bişeylerke uğraşma çabası beni ciddi biri yaptı.

I am working with taking photos and photoshop stuff . When I was in Istanbul I wasn't taking serious about my hobbies but in this town everybody has their own hobbies . And they are all taking this serious . I mean photograph was always mine passion but I never took this seriously . Maybe this can be a big chance to improve my skills . 

 Hergün yeni bişey öğreniyorum mesela geçen gün tek başıma yürüyüş yaptım . Karşıdan karşıya geçmeyi öğrendim burada yaya diy ebişey yok !! Çünkü herkes arabalı trafik sistemini çözmem uzun sürdü biraz ama sonunda başardım . Bu küçük başarılarda en büyük sevincim mesela , kafede istediğim şeyi doğru söyleyebilmek falan ... Alışıyorum evet evet en azından kendimi zorluyorum .

Everyday I am learning new things like yesterday I go for a run alone for the first time . I learn to cross the street which pushed me a little . Because here ever body has their own car and I don't see anybody walking in the street . So I felt happy when I can done my goals successfully like ordering true caffe without misunderstandings ex... I get into this town with time I guess. 

Bugün hortum alarmı oldu !! Hayatımda hiç bukadar korkmamıştım , Maya'yla bisiklete biniyoduk ve birden sirenler çalmaya başladı aman tanrım eve bir sürüşümüz vardı görmeliydiniz sanırsınız arkamızda hortum var . O kulak tırmalıyıcı sesler beni okadar korkuttuki sanırım dünyanın sonu geliyo sandım birden o güzel hava yem yeşil oldu bodrum katına inişimizi hatırladıgımda bi tüylerim ürperiyo ....
Evet değişik bi deneyim oldu benim için , deneyim , deneyim , deneyi sürekli bunu söyleyip duruyorum zaten ....

AA today there was a tornado alarm . It scarred me so much !! It was the first time that I heard something like this . Suddenly alarms went on and me and Maya we were riding with our bikes. I can't imagine how we went to home and hide in to the basement . It was so scary oh god thinking again all these things scaring me . Color of sky went in to green suddenly and lighting started ! What a day it was . It was a totally new experience for me new new new I keep telling this but this is new..

Günlerim böyle geçiyor , okulum 21 inde açılıyor .  AFS kampını dört gözle bekliyorum . Şu fotoshop denemelerimi koyucam umarım begenirsiniz . İyi okumalar .

So my schools opes at 21 th august I am so excited . I am waiting the AFS camp with enthusiasm   . I hope you like my new photoshops . Keep in touch .

Sevgiler ,
Love ,
-Lara

Thursday, August 9, 2012

Well well well it's just started ...



My experience has just started , from now on I 'am  an officiallyAFS Exchange Student . I got my flight   08 August at 1:35 o'clock for Chicago .  Melis and I flew about 12 hours to Chicago and at the airport The AFS Volunteers greeted us . There we learned that it's gonna be the last time we are gonna see each other this year . After big huggings , I got in the car with 2 other AFS students from Switzerland ( Cecile and Denise ) and we went to hotel where we 'll gonna do our orientation camp. Cecile speaks french so I spoke french with her and when we went to hotel we met with other lovely AFS Volunteers . They helped us to find our room . In our room we had also a french student , her name was Marie she was so cute too but we  slept very early because  we were exhausted from the flight .
Other day we woke up at 7:15 pm and prepared . We took our first breakfast in America . There were waffles , pancakes, breads, omelets , cinnamons ( its like  a cookie with cinnamon, inside of these cookies there are lots of sugar , chocolate sauce and cinnamon) and all these things that you can imagine with lots of calories in it . After eating our breakfast they told us that there are gonna do some activities for prepare us for the year .
There are 3 BIG RULES in AFS :

  • NO DRIVING
  • NO DRUGS
  • NO HITCHHIKING
We spoke these rules and what we can do or can't do during this year . About 4 a'clock families started to come and after meeting with families . Dave , Maya and I took the car for going to Charleston . I am in the south of Illinois so I 'am gonna be in the Greater Illinois Team this year . There are 3 team greater, south and east ( if I'am not remembering wrong) . St Charles to Charleston takes 3.5 hours with car. We spoked alot in car about my culture , Istanbul , America .....We took our dinner at panuka Breads at Champaign  ( I think it was the name of restaurant ). Champaigne is the biggest town which is close to Charleston . We ate soup and sandwiches , it was so DELİCİOUS and when we came to Charleston we went to Coffee shop and Maya showed me around . I met her best friend and her boyfriend . They are all lovely people . Now I'm in my room and I am so exhausted .
Good night everyone.



-love Lara

Tuesday, August 7, 2012

Türkiye'de Bir Sanat Kampı/ A Secret Art Camp in Turkey

BLOG maceramizi beraber yaptigimiz en son kesfimiz ile baslatmak istiyorum! Malum yaz geldi, biz de sevgili İstanbul'umuza bir sureligine veda ederek solugu Ege kiyilarinda aldik.Bodrum'da soyle bir bronzlasip yaz havasina girdikten sonra kendimizi Fethiye'deki KAYAKOY SANAT KAMPI'nda bulduk.Bu kamp Kayakoy adli eski bir Rum Koy'unde yesillikler altına saklanmis yaraticilikta sinir tanimayan bir tatil alani.Meyve agaclari ile cevrelenmis bu sirin yerde misafirler cadirlarda,cardaklarda veya pansiyon odalarinda kalabiliyorlar.Biz boceklerden korktuk,odaya kactik ama gozumuz sevimli cardaklarda fena kaldi.Fethiye'nin bunaltici havasinin aksine kamp alani pufur pufurdu.Burasi doga ile ic ice, huzur icinde olmak isteyenler icin mukemmel bir alternatif.

I want to start our blog adventure with the last place, which Lara and I discovered together! As summer came, we had to say goodbye to our lovely İstanbul for a period of time and found ourselves on the Aegean coasts. After we had gotten a suntan and gotten into the summer mood we went to Fethiye and visited KAYAKOY ART CAMP. This camp is unlimitedly creative and is hidden between greens in an old greek village which was called Kayakoy. In this lovely place, which is all covered with fruit trees, the guests can stay in tents,bowers or rooms. Because we were scared of insects, we decided to stay in rooms but we hankered after those cute bowers. Unlike the depressing weather of Fethiye the camping place was windy and cool. Here is an amazing alternative for those who want to spend some time in a peaceful atmosphere with the nature together. 




Kayakoy Sanat Kampinin ritueli su sekilde idi: İsteyenler gune kus civiltilari esliginde Yoga ile basliyordu. (Bizden kacmaz dedik, sabahlari Yoga derslerine katildik) Harika bir kahvalti ile enerjimizi aldiktan sonra atolyelere dagiliyoruz.İste sanat kampta burada devreye giriyor: Salsa atolyesi,deri,resim,seramik ayolyesi,perkusyon,yemek,ebru atolyesi,daha neler neler...Atolyeler ardindan nefis bir ogle yemegi ile tekrar enerjimizi depoluyor ve uzun yuruyuslere tam takim hazırlaniyoruz.Bir hafta sure icinde her gun farkli bir yere yuruyus yapiliyor ve her yuruyus sonunda kan ter icinde kalan bizler harika koylarda deniz sefasi cekiyoruz.
Trekking macerasi ardindan kampa tekrar gerı yurunuyor.Yorgun ve ac misafirler leziz aksam ziyafeti ile karsilaniyorlar.Gece boyunca kampin harika muzik arsivi esliginde sohbetler donuyor, biralar tokusturuluyor, kutu oyunlar oynaniyor.

The daily schedule of Kayakoy Art Camp is like this: Those who want can begin the day with Yoga.( We joined the yoga class almost every morning). After a great breakfast we split into different workshops. In this point art steps in the camp: Salsa workshop, leather, drawing, ceramic, percussion, cooking, marbling, workshops and more... After the workshops we gain our energy with a delicious lunch and prepare for the trekking. During the whole week we walk very long distances, each day to a different place and in the end we jump with our tired bodies into the sea near beautiful coasts. 
After trekking we walk back to the camp. The tired and hungry guests are welcomed with a yummy dinner. During the night people chat, clink beers, and play table games accompanied by wonderful music of the camp.




Kampin basit, yaratici ve zevkli dekorasyonun yani sira yemekleri de bir enfesti! Kampa ayagimizi basar basmaz burnumuza guzel kokular gelmeye baslamisti ki on dakika sonra hayatimizin en leziz gozlemesini yedik. Kayakoy'de bulunan kocaman bir ailenin islettigi kampta yemekler de yine bu ailenin marifetli teyzelerinden cikiyor.Hersey koy usulu, temiz ve cok lezzetli. Ozellikle burada yedigim patates kizartmasini hayatim boyunca unutamicam. Patateslerin bu kadar lezzetli olmasinin sebebi kocaman bir tencerede odun atesi uzerinde kızartilmasiydi heralde!

As well as the simple, creative and pleasant decoration of the camp the food is also really tasteful! When we first arrived into the camp we smelled some really good smell and just ten minutes later we were eating the best turkish style pancake ever. One of the huge families of Kayakoy village runs this camp and the food is also prepared by the lovely aunts of this family. Everything is fresh and very delicious. Especially ı will never forget the french fries which ı ate here. I thing the reason why it tasted so good was because it was fried on a very large pan on firewood!



Kayakoy iste bu tas evlerden olusan terk edilmis bir rum koyu.Dag etegine yerlestirilmis bu 3000 kusur kaya evlerde yasiyormus bir zamanlar rum halki.Mubadele ardından evlerini terk etmek zorunda kalan koyluler bu koyun ozlemiyle yasamislar hep. Rum halkin yerine gelen Turkler ise yuksekte yasayamayacaklari dusuncesi ile birakmislar bu kaya evleri oldugu gibi, asagiya yerlesivermisler. İste bir zamanlar icinde hayat olan bu tas evler simdi yalniz,bizi izliyor.

Kayakoy Village consists of those ancient stone houses. Thats why we call this village Stone Village. Here is an old greek village. The greek people used to live in these 3000 stone houses that were placed on a foothill. After the population exchange the Greek were forced to leave this village but they could never forget those beautiful memories here in Stone Village. When the turkish people came, they didn't want to settle on the foothill. So they left these houses as they are and settled on downhill. Now these houses, in which life existed in early days, are lonely, watching us.





















Her gun 45 dk ile iki bucuk saat sure arasinda degisen yuruyusler yapılıyordu. Yuruyus sirasinda elbet  ufak aralar verip dinleniyorduk. Bitis noktasina vardigimizda ise bizi essiz manzaralar kucakliyordu. O an ne yorgunluk ne de baska birsey dusunebiliyordunuz. Yalnızca siz ve doganin o asil durusu, tuylerinizi urperten sessizligi...

Each day we had a trekking route, which changed between 45 minutes and two and a half hours. Of course we made some breaks during the walking. And when we arrived to the endpoint unique landscapes were welcoming us. At that point you can not think of your tiredness or anything else. Just you and the amazingly beautiful nature and its silence.










Sanat Kampi ile haftanin her gunu yaptigimiz yuruyusler sirasinda birbirinden guzel koylarda denize girdik, resmen daglari tirmandik ve belki de hayati tehlikeler atlattik :) Ama suphesiz hayatimizin en buyuleyici manzaralarini gorduk.


During the walks which we made with the art camp we swam in wonderful seas, climbed mountains and even experienced some dangerous moments! But we certainly saw the most wonderful views in our lives.








Hatirladigimiz kadariyla yurudugumuz bazi yerler: Soguk su( Buradaki deniz hakikaten bacaklarinizdaki kan dolasimini donduracak derecede soguktu) , Kabak Koyu, Darbogaz, Oludeniz, Kelebekler Vadisi
Kelebekler Vadisinde bu sefer yurumedik, resmen kayalari tirmandik.Sicak havanin verdigi bunaltiyla tirmandigimiza bin pisman oldugumuzda yolun sonunda bizi bir selalenin bekledigini henuz bilmiyorduk. Karsilastigimiz an kiyafetlerimizle beraber selalenin taptaze suyunun altina daliverdik.

Some places that we went are: Cold Water ( Here the sea was really extraordinarly cold), Kabak Valley, Darbogaz, Oludenız, Butterfly Valley.
In Butterfly Valley we didn't walk, we openly climbed the rocks. With the mugginess which the hot weather gaved us we were almost regretful but we did'nt know that a waterfall was waiting for us. When we saw the waterfall we immediately got under the fresh water.








Kayakoy Sanat Kampi ikimiz icin de essiz bir deneyimdi.İste ilk yayinimi da beraber yapmis oldugumuz kesfimizle baslatmis bulunuyorum sevgili Lara'cim. Daha nice kesiflere ! 
                                                                                                                         
                                                                                                                             -Revna 

Kayakoy Art Camp was a great experience for both of us. So ı made my first post by sharing our last discover together dear Lara. I wish we will discover lots more ! 
                                                                                             
                                                                                                                               -Revna 


Ready to GO !




Son Hazırlıklar  !
Herkese merhabalar ben Lara baktım Revna başlamadan ilk adımı ben atayım dedim .
Evet son 6 saatime girdim , aylardır bekledigim şey sonunda saatlere dönüştü . Yarın Atatürk Havalı'ından Melis ' le birlikte Chicago'ya dogru olan yolculuğumuz başlıyacak .
PS :  Melis de benim gibi bir AFS öğrencisi ,  oda Wisconsin AFS'li olacak

Artık bavul işleri bittiği için çok mutluyum . Ne zor işti o yahu . Yok bi kilo fazla yok az sürekli tarta tarta bavulları , manavdan farkımız kalmadı . Bir sorun çıkmaması için umut ediyorum .
Bu akşam son kez ailecek yemekler yendi son vedalar edildi . Okulum 21 agustosda başlıyor neyseki okul açılmadan 2 haftam var böylece biraz daha kasabaya alışmış olurum diye düşünüyorum . Şikago' ya indiğim ilk gün bir oryantasyon kampım var bu kampa "survival camp" deniyor . Bu adın verilmiş olmasının nedenigönüllülerin bizlere yeni deneyimimizde ilk bilgilendirmeyi verebilmeleri. Kamplar gönüllüler tarafından yapılıyor ve bu ilk kampın bir diğer amacı kendi bölgenize gelen diğer AFS 'lilerle tanışma fırsatını bulabilmek .
Bu günlük bu kadar yazabiliyorum . Açılış yazımı Charleston ' a saklamaya karar verdim .
Sevgiler Lara

Hi everyone it's Lara . Finally months get in to hours . This is my final night in Istanbul and  tomorrow it's gonna be a new start for me . I packed all my baggages ( poof ... What a hard work it was ( but hopefully I managed to close them up )) For the flight I can only have 2 baggages (23+23 kilos)  and 1 baggage (5 kilos) . I will take my plane  in Atatürk Airport with Melis ( she is also a AFS student like me) and our journey will be start . Hope I won't have any problems at the airport because of the kilos of my baggages . 


I had my last dinner with all my family , it was quite sad but in an other way it is just the beginning . 

My school starts at 21th of August . So I have 2 weeks ( SO EXCİTED ) . I have one day in Chicago in St Charles . I 'll be in orientation camp . There will be lots of AFS' ers like me around the world . They call this camp "survival camp"  because the AFS Volunteers are  gonna give us advices for our new experience... . 
By the way I saw the  new post of Revna , it's gonna be very interesting !! Keep reading us :D 
I 'll write soon . 
Love Lara